Pages

Sunday, December 30, 2012

Dublin Zaytoon

Dublindeki en basarili restorantlardan Zaytoon'da chollo kebab ve doner kebab keyfi





Monday, November 26, 2012

Harika bir kahvalti onerisi

hamburger ekmeklerinin üzeri bıçakla kesilir..
yemek kaşığı yardımıyla kesilen kısımlar çıkartılır ve ekmeklerin içine ince kesilmiş tereyağı ve peynir yerleştirilir..
en son ekmeklerin içine yumurta kırılarak biraz tuz serpilir ve 220 c ısıtılmış fırında yumurta arzunuza göre pişinceye kadar pişirilir..

Sofwa facebook sayfasindan alintidir.

Sunday, August 12, 2012

Pazar pazar icimi cizz ettiren bir haber....


Gezdigim gordugum yerlerdeki sehirlerdeki tarihi atmosferin, bizim gibi yuzyillarca devam etmis bir imparatorluktan sonra kalanlarla karsilastirildiginda neden cok daha fazla oldugunu hep merak etmisimdir eskiden beri. Bugun bu merakima icim cizzz ederek bir cevap aldim. Cumuriyetín ilanindan sonraki 4 sene icinde , hersey o kadar mukemmellesmis ki sonunda sira tarimizin izini silmeye gelmis demek ?!  Meclise sus diye gidip ancak boyle ironik vakalarda hortlayan akildan yoksun zavallilar ! Ne kadar ugrasirsaniz ugrasin, kalplerdeki izi SI-LE-MEZ-SI-NIZ !

Osmanlı eserlerini tahrip etmek kanunen serbestmis ?!
Osmanlı eserleri, Cumhuriyet'in ilanı ile bir bir silinmeye başlandı. Millî hafızamız olan kitabeler başta olmak üzere, Osmanlı'yı hatırlatan her yapıt yok edildi. Bu faaliyetler, 1927'de çıkarılan kanun ile meşrulaştırıldı. Üstelik 1057 sayılı bu kanun hâlâ yürürlükte...
Cumhuriyet'in ilk yıllarında başlayan reddimiras çalışmaları, Anadolu'nun hafızasında hep kötücül bir anıdır. Bu topraklar, tarih yapmış bir medeniyetin izlerinin yok edilmesi ile bulaşıcı bir vandalizmi görmüştür kuşkusuz. Peki, hangi güç buna izin vermiş, kimlerin maziden öç alma gayreti ata yadigârlarını silmiştir hafızamızdan? Bu soruların cevabını öğrenmek için yine 'geçmiş'e bakmak gerekiyor.
Yıl 1927... TBMM II. Dönem Rize Mebusu Ekrem Rize, Meclis çalışmalarında Osmanlı'dan kalan eserleri ortadan kaldırmak için kanun önergesi hazırlar. Tek başına tasarladığı kanun, tükenmek bilmeyen Osmanlı düşmanlığı ile yetmiş üç toplantı sonunda Meclis'ten geçer. 1057 sayılı kanun, Millî Eğitim Bakanlığı'nın gündeminde, 15 Haziran 1927 tarihli ve 608 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanır. Ekrem Rize, yaptığı konuşmada Osmanlı devrine ait tuğra ve levhaların derhal ortadan kaldırılması gerektiğini söyler. Ve şunları kaydeder: "Cumhuriyet fikriyle beslenen bir okulun kapısının üzerinde bir padişahın armasının ve methiyesinin bulunması kadar garip bir manzaraya, başka ülkelerin hemen hiçbirisinde tesadüf edilemez."
Rize, tam anlamıyla mazinin hasmıdır. Yaptığı konuşmalarda Osmanlı'yı cinayet ve şahsî ihtirasların olduğu bir tarih olarak görür. Mesela Fatih Sultan Mehmed, onun nazarında sıradan bir insandır ve yüceltilmesine gerek yoktur. Meclis kürsüsünden padişahlara, saltanata ve hilafete ağır hakaretlerde bulunur. Bu bilgiler, araştırmacı-yazar Osman Öndeş'in kaleme aldığı ve TİMAŞ'tan çıkan "Vurun Osmanlı'ya" kitabında yer alıyor. Öndeş'in böyle bir çalışma yapmasına sebep olan saik, hâlâ yürürlükte olan 1057 sayılı kanun olmuş. Öndeş, kanunu bir milletin kendini inkâr etmesi olarak yorumluyor. Medeniyetimizin 1927 sonrası çok büyük tahribata uğradığını anlatan yazar, bu politikanın onur ve haysiyet kırıcı olduğunu belirtiyor.
Öndeş'e göre kitabında yer verdiği bilgi ve belgeler, İstanbul'un uğradığı yıkımın az bir kısmı. "Çalışma yaptıkça tüylerim diken diken oldu. 'Bu kadar vicdansız ve ahlaksız nasıl olunur?' diye sordum kendi kendime. Padişahlar, bizim şeceremiz. Onların tuğrasını kazıyarak kendimizi inkâr ettik. Bizim millet olarak tarihimiz 1923'ten itibaren mi başlıyor? O tarihten sonra mı dünyaya geldik?" diye soran Öndeş, Bursa ve Edirne'de de büyük tahribatların olduğunu hatırlatıyor. Bu kanun için adeta tek başına mücadele veren Ekrem Rize için ise şu kelimeyi kullanıyor: "Paranoyak!" Osman Öndeş, Meclis düşmanlarının oluşturduğu sıkıntılarla boğuşurken Ekrem Rize'nin 'Osmanlı'dan kalan ne varsa silinsin' diye yasa tasarısıyla durmadan kürsüden çağrıda bulunduğunu kaydediyor. Tarihimizi kazımanın utanç verici olduğunu dile getiren tarihçinin verdiği bilgiler oldukça çarpıcı.

İstanbul valisi, kanuna göre suç işliyor!
1057 sayılı kanuna göre, Osmanlı devlet arması, padişah tuğrası ve kitabe bulunan devlet binalarında görev yapılamaz. Öndeş, trajikomik durumu şöyle anlatıyor: "İstanbul Valiliği kanuna göre Bâbıâli'de oturamaz. Tuğra ve kitabe duruyor çünkü. İstanbul valisi, gülünç ama suç işliyor." Yine Sütlüce'deki III. Selim'in inşa ettirdiği Mühendishane-i Berrî-i Hümayûn, halen İstanbul Asker Alma Bölge Başkanlığı olarak kullanılıyor. Binanın ana kapısında tuğra ve kitabenin olduğuna dikkat çeken Öndeş, "Bu haliyle Millî Savunma Bakanlığı, kanunu ihlal ediyor. Buradaki faaliyetine devam edebilmesi için tuğrayı örtmesi ya da binayı terk etmesi gerekiyor." diye konuşuyor. Kanunun 1927 yılından beri işlediğini anlatan Öndeş, "Millet olarak bu rezaleti görmemezlikten gelemeyiz. Hükümete düşen, geçmişi yok sayan bu kanunu süratle kaldırmaktır." ifadelerini kullanıyor.

Kaynak: Zaman

Friday, August 3, 2012

Ulkemizdeki Tarihi Yapilar

Yutdisina gezmeye ciktigimizda hep etrafimiza bakip ne kadar sevimli, hos tarihi yapilar oldugunu gorup fotograflariz ya, bu sefer Istanbul'a gittigimde de ben aynisini yaptim. Aslinda cok hos mimari evlerimiz var cevremizde ama hic farkinda degiliz.  Ozellikle Uskudar'da bu sevimli evlere rastlamak en kucuk sokaga kadar mumkun. Ben sadece bazilarini cekebildim ve tarihi evler koleksiyonuma ekledim.
Sariyer...
 Sariyer...

Kucuk mankenimiz Sare Zehra bu guzel evin onunde poz veriyor... Sariyer

Biraz da Alanya'dan...

 Uskudar...
Alanya...
 Alanya...


Cengelkoy Yakamoz Restorant'tan  Kuleli...



Wednesday, August 1, 2012

Rafting Macerasi


Omrumde kesinlikle denemem dedigim bir seyi bu yaz Antalya Koprulu Kanyon'da denedim. "Rafting !"
Alanya'daki otelden yaklasik 2 saat suren yolculugumuzun ardindan cogunlukla yabanci turistlerin bulundugu rafting sirketine ulastigimizda maceraperest kizlarin yuzlerindeki heyecan gayet rahat okunabiliyordu. Bota bininceye kadar hicbir endise duymamistim. Karsilastigimiz ilk dalgada kurekleri birakip kendimi botun icine attim. Sirketin belirli yerlere koydugu fotografcilarin cektigi fotograflarda da yuzumdeki "dehset ifadesi" icimdeki korku selalesinden nasil atladigimi acikca oraya koymus :) Yaklasik 40 derece guneste aniden buz gibi dalgalarin uzerinizine geldigi dusunurseniz cigliklarin nasil birbirine karistigini tahmin edebilirsiniz sanirim.  Haa bir de yandaki bot ekibinin hep beraber kureklere sarilip size hucum etmesi dalgalardan daha cok islatir haberiniz olsun....  Sonuc: Iyiki yapmisim.

Sunday, July 29, 2012

Endise...

Cogu zaman endiselendiginiz seyler hic gerceklesmez !!! Biz ozellikle kizlar icin cok gecerli... Bu aliskanligimizdan vazgecmesini kesinlikle ogremeliyiz! (Ben dahil) :)


So stop worrying for your own sake ! :)

I call it Time Management


Sol tarafta vakti olanlar siraya girsin yaziyor, sagda da vakti olmayanlar siraya girsin... 

Friday, July 27, 2012

Harika bir sunum !


Turk bayragi da olsaydi cok daha iyi olacakti gerci ...

Tuesday, July 24, 2012

Annemin Cicekleri...

Annemin eskiden beri en buyuk tutkusudur cicekler. Evde cicekten gecmeye yer olmazdi ki hala da oyle.. Neyse ki havalardan doyayi bircogu balkona ve disari tasinmis durumda. Annemin evde olmadigi donemlerde  kesinlikle ilgi ve alaka bekleyen herbiri rengarenk bu ciceklerle basacikabilmek kolay degil ama hepsi ayri bir guzel...

Sare Zehra'nin annem icin boyadigi raf.... 
Evimizin onundeki Taflan agacimiz...

Evdeki nadide menekselerimizden....


Muhtesem orkideler.... Maasallah diyeyim, sonra nazar degiyormus :)


Bunun rengi de apayri bir guzel...Hergun dokulup aciyormus...

Dairemizin onunu susleyen cicekler.....


Mutfaktaki minikler.... Topraklarinin uzerdeki suslemelere dikkat, ugurbocekli....


Mutfaktaki kaktusler.... 


Annemin geldigi son nokta ! Eline gecen herseyi saksi yapmak istiyor :) Ama yakismis da :)


Son olarak annemin buzdolabinin uzeri... Tam hatirlamiyorum ama 20den fazlasi benim hediyem...


Osmanlı'da Paşa unvânını alan tek kadın: Emine Valide Paşa






Boğaz'ın gözbebeği olan Bebek'te bir yazlık sefâret. Boğaziçinin en büyük yalılarından biri olan Vâlide Paşa Sâhilsarayı, Osmanlı'nın görkemini günümüze kadar sırtında taşımış, ihtişamlı bir sahilsaraydı. Şimdilerde restorasyonu yapılan bu sâhilsaray, Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından son Mısır Hıdiv'i (Hıdiv, Mısır vâlilerine verilen unvan) Abbas Hilmi Paşa'nın annesi Hıdivâ Emine Vâlide Paşa'ya hediye edilmişti. "Hıdivâ Sarayı" , "Emine Vâlide Paşa Sahilsarayı", "Hıdiv İsmail Paşa Yalısı", "Vâlide Paşa Yalısı", "Mısır Konsolosluğu Sâhilsarayı" olarak da bilinir. Mimarı, İtalyan mimar Raimondo D'Aronco'dur.

EMİNE VÂLİDE PAŞA
Prenses Emine Hanım tuttuğunu koparan otoriter bir kadındı. İstanbul O'nu Vâlide Paşa olarak bilirdi. Ve "Paşa" unvânını alan tek kadındı. Bu unvanı kendisine veren Sultan 2. Abdülhamid Han'dır. Şu an Mısır Konsolosluğu olarak kullanılan bu sâhilsarayın yerinde Sultan 1. Abdülhamid devri şeyhülislâmı Dürrizade Mehmet Ataullah Efendi'nin yalısı vardı. İlk defa 1781'de inşâ edilen yalının tarih kıtâsını Surûrî Efendi söylemiş.
Sururi kastedip tebrik ve tarih / Şu beyt-i dilnişini etti inşad / Mübarek ola bu sahil sarayı / Atâullah Efendi kıldı bünyad
İlk sâhibi Dürrizade Mehmet Ataullah Efendi'den sonra 2. sâhibi Şeyhülislâm Mehmet Ârif Efendi'ye geçen yalı, Sultan 3. Selim'in de sık sık ziyâret ettiği bir mekan hâline gelmişti. Zîrâ, kız kardeşi Hatice Sultan, Mimar Melling'e Defterdar Burnu'ndaki Neşetâbâd Kasrı'nı tâmir ettirirken, Dürrizâdelerin bu yalısında misafir kalmıştı. O sırada Şeyhülislam olan Dürrizade Esseyyit Mehmet Ârif Efendi, Hatîce Sultan'a yalısının büyük bir bölümünü tahsis etmişti. Sultan 3. Ahmed'in Kadıaskeri ve Sultan 1. Abdülhamid'in şeyhülislâmı olan Dürrîzâde Mehmet Ârif Efendi tarafından 1781 yılında yaptırılan yalı idi. Dürrizâde âilesinin birçok yalısı vardı. O dönemde bu yalı, tıpkı yalıyı yaptıran Dürrîzâde âilesi gibi meşhur idi. Mısır konsolosluğu, başlangıçta bir elçilik olarak yapılmamıştı.
Dürrizade Arif Efendi'nin 1800 yılında ölümü üzerine yalı, oğlu Şeyhülislam Abdullah Efendi'nin oldu.
İlk defa 1781'de inşâ edilen yalının yerine yapılan şu an ki bina, 3. binadır. İkinci Bina Sultan 2. Mahmut'un sadrazamlarından Rauf Paşa tarafından yaptırılmış ve daha sonra kendisinden yalıyı satın alan, Sultan Abdülaziz'in sadrazamlarından Âlî Paşa tarafından da yenilenmişti. Sultan Abdülaziz zamanında bu yalıda, İngiltere Prensi ve Avusturya İmparatoru da ağırlanmıştı. Âlî Paşa zamanında yalı belki de en gösterişli ve şatafatlı günlerini yaşıyordu. Yalıda verilen ziyafetler, partiler o kadar çoğalmıştı ki yalının aylık masrafının en az olduğu zamanlar 4.000 altunu geçiyordu. Âlî Paşa'nın ölümünden sonra mirasçıları yalıyı sattılar. Yalıyı Sultan 2. Abdülhamid Han satın aldı. Ve Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa'nın annesi Emine Vâlide Paşa'ya hediye etti.
Üçüncü Bina şu an gördüğümüz binâdır ki bânîsi, Emine Vâlide Paşa, mimarı da Raimondo D'Aronco'dur. Vâlide Paşa Mısır'dan 2 kızı Hatice ve Nimetullah ile İstanbul'a ilk geldiğinde Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından kendisine hediye edilen ahşap yalıda kalmıştı. Daha sonra bu yalıyı, 1. Dünya Savaşı yıllarında yıktırarak yerine şimdiki sâhilsarayı yaptırmıştı.

MISIR BİZDENDİR
Yalı Boğaziçi'nin tam ortasında ve en güvenli koyundadır. Bütün konsolosluk yazlıkları, Tarabya ve Sarıyer'den sonraki sahil boyunca sıralanmışken, yani bir bakıma Boğaz'ın dışına, Karadeniz sahillerine doğru itilirken, Mısır Konsolosluğu, içimize kadar sokulmuştur. Bunun sebebi, Mısır Müslüman bir ülke iken diğerlerinin gayrimüslim ve Mısır'ın bir zamanlar Osmanlı'nın bir eyaleti olmasıydı. Mısır Valileri yazları İstanbul'da, kışları Kâhire'de otururlardı. Yani Mısır hiçbir zaman yabancı bir ülke gibi görülmediği gibi, Osmanlı'dan ayrılıp bağımsız oluncaya kadar da zaten ülke bile değildi. Osmanlı Devleti'nin bir eyaletiydi sadece hepsi bu. Sâhilsarayın çatının üstünde tam ortada 2. Mahmut Güneşi'nin içinde Allâhu Teâlâ'nın isimlerinden ikisi yazılıdır. "Yâ Hâfız Yâ Emîn" O dönemdeki bir çok yalının tepesinde yazan ve koruyucu mânâsına gelen Allahu Teâlâ'nın ismi. 2. Mahmut Güneşi de: Tüm canlıların yaşam kaynağı güneş olduğu gibi, halkının yaşam kaynağı da padişah olduğu için, padişahı temsilen güneş kullanılmıştır nişanlarda.

ÖNEMLİ KONUKLAR AĞIRLADI
Yusuf Kâmil Paşa'nın yalısı da, bu sahilsarayın komşusuydu. Daha sonra Yusuf Kâmil Paşa sadrazam olmuştu. Âlî Paşa'nın sadareti ve hâriciye nâzırlığı sırasında bu sahilsarayda çok önemli toplantılar yapılmış, meşhur misâfirler ağırlanmıştı. 1858 Karadağ Konferansı burada toplanmış, Girit İsyanı Meselesi için burada toplanılmış, 1869 da iâde-i ziyaret için İstanbul'a gelen İngiliz Veliahdı burada verilen bir ziyafete katılmış, ve Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph burada ağırlanmıştı. Resmiyete, protokole, teşrifâta çok düşkün olan Âlî Paşa, zaman zaman Padişah Sultan Abdülaziz'e dahi ders vermeye kalkacak kadar küstahlaşırdı.

YA O KADIN YA BU YALI
Emine Vâlide Paşa'nın oğlu son Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa, Avustralya'lı bir kadına âşık olur. Ve evlenerek İstanbul'a gelirler. Fakat bu yeni gelini Vâlide Paşa hazretleri istemez. Ve oğluna: "Ya o kadını boşarsın, ya da bu yalıya bir daha ayak basamazsın" der.
Abbas Hilmi Paşa için problem değil. Geçer Anadolu yakasına. Çubuklu semtinde, boğaza nazır, kuleli muleli güzel bir kasır yaptırır. Mimar Seminati'ye. Ve gider yeni hanımıyla kasra yerleşir. İşte bu günkü Hıdiv Kasrı bu şekilde ortaya çıkmıştır. Boğazı ve mehtabı seyrederek kahve içmek için yapılmış olan rasat kulesi ise esasen daha yüksek olacakmış. Lâkin Sultan 2. Abdülhamid Han izin vermiyor. Sebep olarak da şöyle ferman buyuruyor:
"İstanbul semalarında, minâreden daha yüksek bir yapı görmek istemiyorum"

PAŞA YOKSA YALI DA YOK
Neyse. Biz yine dönelim yalıya. 1924 yılında Osmanlı fiilen ve resmen sona erip de Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulunca, Emine Valide Paşa, Bebek'teki bu muhteşem yalısını yeni kurulmuş olan Türk Devleti'ne bağışlamak ister. Fakat yalının devir teslimi sırasındaki resmi yazışmalarda, o dönemlerde "Ağa, Paşa" gibi unvanlar yasaklanmış olduğundan, Emine Valide Paşa'ya "Bebekli Emine Hanım" diye hitab ederler. Sultan 2. Abdülhamid Han'ın kendisine vermiş olduğu "Paşa" unvanının kullanılmamasına sinirlenen Vâlide Paşa, yalısını Türk Hükümetine bağışlamaktan vazgeçip, Mısır Hükümetine bağışlar. Ebediyyen konsolosluk olarak kullanılmak şartıyla.İşte böyle. Vâlide Paşa'ya "Paşa" demediğimizden dolayı, Boğaziçi'nin en büyük ve en görkemli binalarından biri olan bu muhteşem yalıyı kaybediyoruz. Bir rivâyete göre de Vâlide Paşa, Mısır'ın diğer ülkeler gibi İstanbul'da bir elçilik binâsının olmayışından ötürü (Olamazdı zira Mısır diğerleri gibi bir yabancı ülke sayılmıyordu Osmanlı'da) bu sahilsarayı Mısır'a bağışlamıştı. Lâkin ölene kadar korudaki av köşkünde oturmayı şart koşmuştu. 15 Haziran 1931 de vefat edince de vasiyeti gereği av köşkü yıktırıldı. Şu an oldukça yıpranmış olan konsolosluk binası baştan sona restore ediliyor.

VALİDE PAŞA'NIN ZARİF KAYIĞI
Gelelim sahilsarayın son sâhibine. Döneminde güzelliği, kibarlığı ve asâletiyle meşhur olan Vâlide Paşa'nın en önemli özelliği de otoriter oluşuydu. Mısır vâlilerinin âdeti veçhile kışı Kâhire'de yazı İstanbul'da geçiren Vâlide Paşa, oğlu Abbas Hilmi Paşa ile birlikte Bebek'teki bu yalısında otururdu. Her şeyiyle estetiğe ve zerafete çok dikkat eden Vâlide Paşa'nın kayığı bile o kadar zarifti ki, mavi kadife örtüsünün ucunu denizi süpürmesi için bir pelerin gibi, bir gelinliğin etekleri gibi sarkıtır ve kuğu gibi süzülerek giderdi boğazın serin sularında. Bir de bu denizi süpüren mavi kadifenin üzerinde gümüşten işlemeli ışıl ışıl parlayan balık resimleri vardı ki, sâhilden seyredenler, vâlide sultanın kayığını gümüş renkli balıkların tâkip ettiğini, kayığa eşlik ettiğini sanırlardı.
Babası Tevfik Paşa'nın ölümünden sonra Abbas Hilmi Paşa Mısır Vâlisi oldu. Vâlidesi Emine Hanım'ı sık sık ziyârete gelen Abbas Hilmi Paşa'nın yolculukları sırasında kullandığı bir de meşhur yatı vardı ki dillere destan olmuştu. El-Mahrûsa Yatı. El-Mahrûsa, Memleket demektir. Hakikaten memleket gibi bir yattı. Ne ararsanız vardı yatta. 3 bin ton ağırlığında olan yatta 8 tane Armstrong topu vardı. Abbas Hilmi Paşa'nın yattaki yatak odası ise 12 m. uzunluğunda idi. Ayrıca bin tonluk Safâ-i Bahr yatı da bu yata eşlik eder, yedekte seyrederdi. Safa-i Bahr ise, Deniz Safâsı demektir.



Kaynak: Yenisafak

Thursday, July 19, 2012

Uzun aradan sonra yeniden selamlar

Guzel olan herseye biraz ara verip tazelenmek gibi, bu blog da tazelenmekten nasibini fazlasiyla aldi. Tertemiz bir baslangic ile arkadaslarima selamlar diyorum.... Ramazan da da guzel sunumlarimla paslasimlarima devam edecegim insallah.

I just came to say hello.


Sunday, May 27, 2012

Wednesday, May 23, 2012

Titanium

Bir David Guetta klasigi !... Burda oldugu gibi diger ulkelerde de radyoda cok cikiyor mu bilmiyorum ama iRadio'nun en cok caldigi sarkilardan sanirim.. s:)


Sunday, May 20, 2012

Irlanda'nin Ucubeleri

Dublin Athlone arasinda, Kinnegad yakinlarinda otoban kenarinda gorunen ayin bu sekillerini "Irlanda'nin Ucubeleri" olarak adlandiriyorum. Estetikten uzak, oraya konulma sebepleri belli olmayan bu ucubelerin yanindan gecip de farkina varmayan olmus mudur acaba? :P


Friday, May 18, 2012

Happy Friday !

Cuma gunu haftanin en sevdigim gunu diyebilirim. Haftasonu artik gelmis sayilir. Is yerinde herkes uzun kahvaltilar yapar, caylar icerler, erkenden de ayrilirlar :)Bu da benim bugunki kahvaltimdan bir kare. Irish kahvalti klasiklerinden Scones, tereyagi, yaninda sutlu cay.





Herkese iyi haftasonlari diliyorum ! 

Buddies who are following me from all over the world, happy Friday to y'all ! 

Monday, May 14, 2012

Bir pazar klasigi... Karadeniz Pidesi

Uzun zamandir evde cok vakit geciremedigim ve yemek yapamadigim icin haftasonu da calisiyor olmama ragmen peynirli pide denemek istedim. Hamuru daha onceden de yaptigim yagli pide tarifiyle ayni. Sonuc gayet iyiydi. 40 yil dusunsem pide yapacagim aklima gelmezdi dogrusu :) Yurtdisinda yasamanin dez avantajlari diyemeyecegim, Avrupa'nin bircok yerinde Turkler'in yogunlukta oldugu mutlka biryerler oluyor ve aradiginiz lezzetleri birkac km uzakta bile olsa bulabiliyorsunuz. Irlanda'da Karadeniz yemekleri take away'i acmam lazim :) 



Hamuru:

1 su bardagi ilik su
1 kesme seker
1 paket maya
1 tatli kasigi tuz
aldigi kadar un


Ic malzeme:

500 gr beyaz peynir
1 yemek kasigi yogur
1 yemek kasigi tereyagi
2 yumurtanin sarisi

Ic malzemerlerin hepsinin karistirip harci hazirlayin.
Hamuru icin, suyun icinde mayayi tuzu ve sekeri karistirarak eritin. Sonra aldigi kadar un ile elinize yapismayacak kadar bir hamur yapip saklama kabinda kapayip yaklasik 45 dk mayalanmasini bekleyin.
Hamur kabarmis olacak bu sure sonrasinda. Hamuru 4 parcaya bolup her birini oval bir sekilde acin.
Ince acmaya dikkat etin ama hamurun kirilmayacagi kadar ince olsun. Sonra icine peynirli harci koyup kamurun kenarlarini pide seklinde kapatin. 200 derece yaklasik 15-20 dk firindapisirdikten sonra, kenarlarini tereyaglayip servis yapin...



Saturday, May 5, 2012

Advice of the week...

Son zamanlarda cok yaptigim bir sey... Onumuzdeki bir 3-4 hafta da ayni sekilde olacak gibi. Ama asagidaki yazanlara kesinlikle katiliyorum. Siz siz olun ofisten vaktinde ayrilmasini bilin.





Friday, April 6, 2012

Paskalya Tatilinden Herkese Selamlar

Benim yillar once "good friday" icin soyledigim bir sozum vardir hala aklimda:
-Good Friday??! Fridays are always good! :)
-Iyi cuma mi? Cumalar her zaman iyidir! :)

Nihayet uzun suredir bekledigimiz tatile girdik sonunda. Haftasonu ile birlikte 4 gunluk olan tatilimizin ilk gunu bugundu. Gune is yerinden hediye edilen easter egg in fotografini cekmekle basladim.


Isyerinde masami tasidiktan sonra duvarimda asili olan kartpostallarimi eve getirmistim. Kahvaltidan sonra da cok uzuuuun zamandir yapmayi planladigim panoyu yaptim elimdeki partposallarimla. Yine elimde kalan kartlar vardi ama panoyu asiri buyuk yapmamak icin onlari eklemedim. Bunlarin cogu isyerindeki arkadaslarimin gittikleri yerlerden ya da benim gittigim yerlerlerden aldigim kartlar. Hepsine burdan cok cok tesekkurlerimi iletiyorum. "Thanks for the cards guys! " :)

Sevgili okuyucularim,

Burda size kucuk bir test yapmak istedim, bu panoda kac farkli ulkenin karti var sizce? Good luck ;)
Cevaplarinizi yorum kismina bekliyorum...


Daha sonra da bu panoya guzel bir yer buldumm evde... 


Sonra evde cesitli isler yaparken aklima parlak fikirler geldi. Son zamanlarda takip ettigim bloglardan (Balkopugutasarim, puantiyelifiyonk,vintageduygular ve pontinintakilari) esinlenerek ben de kendi isime yarar kullanisli ve cici birseyler tasarladim.... Iste onlardan bazilari...

Tulbent ile sarip uzerine toka yapistirdigim taraklik...




Bir arkadasimin Irlanda'dan ayrilirken bana biraktigi bir kutunun kapagini da kupelik yaptim. 
Yeni kupeligimden cok memnunum :)




Uzun zaman once aldigim kolyeligimin daha sonradan hic kullanisli olmadigini farketmistim. Kolyeleri almak isterken her yerine takiliyordu ve cikarmak cok guclesiyordu... Ben de ciplak mankeni eski bir tulbent yardimi ile giydirdim biraz, sonuc harika oldu :)



Tatilimin ilk gunu iste boyle gecti. Will keep you posted... :) 

Saturday, March 31, 2012

Diaspora

Eskilerden sevdigim bir sarki... Here you go....

Friday, March 30, 2012

Yeni Blog'um

Furkan ve Mutfak Deneyimleri adli blogun en alakasiz postu geliyor simdi. Yeni Blog'um! :)
 Tutorials for Bash Shell Learners : learnbash.blogspot.com Bu blog'umda yeni yeni ogrendigim bir scripting cesidi, kullanimi, metodlari, vs hakkinda yazdim. Daha yeni basladim aslinda, henuz cok birseyler yok ama to be continued...

Annemin Tepsi Koftesi

Kofteli yemekler icinde en sevdiklerimden biridir annemin tepsi koftesi. Google'a tepsi koftesi yazinca oraya cikanlarin hic biri annemin yaptigina benzemiyordu. Ben de arayip tarifi ondan aldim. Kolaylikla yapabileceginiz bir tarif, oneririm...




Malzemeler:

Koftesi icin

Kiyma 
Bayat ekmek (robottan gecmis, ya da kucuk kucuk ufalanmis)
1 yumurtanin sarisi
karabiber, kekik, tuz
kofte harci
yarim cay bardagi su

Diger malzemeler:

Patates
Domates
Bezelye
Havuc
Siviyag
Istege bagli salca
Tuz


Kiyma malzemlerinin hepsini karistirip yogurun 5-10 dk. Sonra elinize bir miktar alip yuvarlak kofte sekli verin. Bu kofteleri hafif kizartin, ya da firinda 15 dk kadar pisirin. Ben firinda yaptim, daha kolay oluyor. Sonra pilav tenceresi gibi genis ve alcak bir tencereye kofteleri dizin. Uzerine enlemesine kestiginiz patatesleri dizin, en uzerine de diger malzemleri dizin. Tuzunu ekleyin. Siviyagi da uzerine gezdirdikten sonra en ustteki malzemeleri kaplayacak sekilde sicak su ilave edin ve pisirin. 

Sunday, March 25, 2012

Yagli Pide

Cevrenizde Karadeniz yemekleri, pideleri yapan bir restoran varsa sanslisiniz. Cunku bu ulkede boyle bir yer yok! :( Italyan restoranina icini hazirlasam bana "calzone" (ben pide niyetine yiyecektim) yapar misiniz diye sordum, reddettiler :(  Belki de firsattan yararlanip acmak lazim bir tane :) Hani derler ya, "the things doesn't kill you, make you stronger". Imkansizliklar da bana daha iyi bir asci olmayi ogretiyor sanirim...

Bugun internette buldugum bir yagli pide denemesi yaptim hazir pazar gunuyken :)   Tarifi daha sonra paylasacagim, simdilik bu resimle idare edin :)


St. Patrick's Day Bank holiday

Gecen haftadir yazmak istedigim ama tembelligimden dolayi bir turlu yazamadigim post'u nihayet yaziyorum... :) Her yilin 17 Mart gunu dunya yesil-beyaz-turuncu'ya burunup Irlandalilarin meshur Saint Patrick (argo. Paddy's day) gununu kutluyor. Dublin'de harika bir parade oluyoro gun ve de benim icin en guzeli bank holiday olmasi... Burda resmi tatiller bank holiday olarak adlandiriliyorlar. Bu sene Paddy's day'in cumartesine gelmesi hepimizi korkutmustu. Irlandalilar sagolsunlar bu bayram cumartesine gelip tatillerinden eksik kalacaklarini anlayip, onu takip eden pazartesini bank holiday yaptilar bu yil ... woooohoooooo :)

Tatilde ne mi yaptim. evde dinlendim bu sefer. gec kalmanin, yavas yavas kahvalti yapmanin, guzel havada ayaklarini uzatarak cay esliginde internetten Turkiye'de neler olup bitmisin verdigi rahatlikla tatilin tadini cikarttim. (bkz: Bruno Marz, Lazy Song )




Tatilin son gunu havanin guzel olacagini umarak yaptigimiz piknik sozlesmesini havadan yedigimiz "trick" uzerine bizim evde yaptik, cok da guzel oldu :) Elmali pastalarima bu sefer de kalp sekli verdim. Neslihan patates salatasi, Sinem de kucuk pizzalari ve pogacalariyla katkida bulundular. Hepsi de cok lezzetliydi gercekten, ellerine saglik kizlar, harika bir 5 cayi cikartik :) iste o gunden bazi shot'lar.